Demek ki ne imiş? "Dereyi görmeden paçaları sıvamayacakmışız",


Demek ki ne imiş? "Arefe ile bayramı birbirine karıştırmayacakmışız",


Demek ki ne imiş? "Erken öten horoz" moduna girmeyecekmişiz.


Sonra ne mi olurmuş?


"AA bizim verileri girmedi, sürekli itiraz edip oyları yeniden saydırarak, çok iyi olduğumuz sandıkların sonuçlarını kamuoyuna yansıtmadılar. "Sayılmayan bilmem kaç milyon oyun çoğu bizim" gibi, kendimize güldüren mazeretleri sığınmak, mağlubiyet olmasa da bizden bekleneni gerçekleştirememeye kılıf aramak zorunda kalırmışız.


Siyasette başarı, hedef kitlenin kaşı, gözü, giyimi kuşamıyla değil, tercihini kime ve nelere göre belirlediğini anlamaktan, verdiğiniz hangi mesajın onda karşılığı olduğunu kavramaya, hangi vaatlerin onun nezdinde inandırıcı olabileceğini tespit edebilmekten geçer.


Eğer bu argümanları bir araya getirip, seçmenin istediğini veremezseniz;


Meydanları dolduran kalabalıkların sayısal üstünlüğü ile böbürlenip, kamuoyu araştırmalarının reellikten uzak sonuçlarına aldanıp, seçimi "çantada keklik" görürseniz, kaybetmeseniz bile, böyle duvara toslar, ağzı burnu dağıtır,. bir dönemin ünlü politikacısı Osman Bölükbaşı'nın akibetine uğrar, "atacağız" dediğiniz kadar fark yer kıçüstü oturursunuz.


Eğer milletvekili adaylarınızı, önseçimsiz ve seçmen isteklerini dikkate almadan, "ben yaptım oldu" mantığı ile, tepeden inme belirlerseniz seçmen de sandıktaki yerinizi böyle belirler.

Her ne ise, henüz ne kuş uçup gitti ne de "atı alan Üsküdarı geçti", enseyi karartmanın manası da yok, zamanı da değil.


Bu maçın 28 Mayıs'ta rövanşı da var.


Yapılması gereken acilen şapkamızı önümüze koyup, samimiyetle "ben nerde yanlış yaptım" moduna girerek, yapılan yanlış ve eksiklikleri bir bir tespit etmek ve tekrar etmemektir. Eğer bu başarılır ve hayata geçirilebilirse, "baharların yine gelmemesi için hiçbir neden yok.


Bu ayrıca onlarca yıldır partisine sahip çıkarak iktidar yolu gözleyen benim gibi CHP'lilere de borcunuz diye düşünüyorum.

Sevgi ile kalın.